5 Eylül 2020 Cumartesi

KONUŞMAYI BİLİYOR MUYUZ?



    Günlük hayatımızda ortalama kaç kelime sarf edip kaç kelime işitiyoruz? Dağarcığımız da ne kadar kelime var hiç hesapladınız mı? Konuşurken ne kadar dinliyor, ne kadar dinleniyoruz? 
    Toplum olarak kitap sever bir toplum değiliz. Ülke genelinde özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde diğer bölgelere nazaran okur-yazar oranı daha düşüktür. (Okur-yazarlık bir insanın adab-ı muaşere kurallarına aykırı davranmasına bir sebep değil ya ki neyse...) 
    Toplum olarak sıkıntılı bir milletiz. Okumayı sevmez, okuyanı da sevmeyiz. Daha ilköğretimini tamamlayamadan okul bırakan kişi sayısı bir hayli fazla. Çoğunluğunu tahmin edersiniz Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu bölgesinin güneyi, D.Karadeniz, Ege bölgesinin iç kesimlerinde bu oran değişkenlik göstererek küçümsenmeyecek rakamlara sahiptir.  
    İyi de arkadaş sana ne bundan, sen işine bak diyenler illa ki çıkacaktır. Tam olarak bu arkadaşlara itina ile kullandığımız ürünlerin sahibi Japonya, Çin, Abd gibi ülkelerin mallarını kullanmaz sen kendin üretir kullanırdın diyerek tokatlamak geliyor. Çünkü millet olarak her alanda bizden ilerdeler kabul etmek lazım.
     Konuşma ve üslup olarak kenar mahalleler hariç genel anlamda yine bizden iyiler bunu da kabul etmek lazım. Peki ama neden? Neden konuşmayı bilmiyoruz? Neden üsluplarımızı doğru kullanmak varken, yıkıcı konuşmayı tercih ediyoruz. Sorun ne? Niye bu üsluba ihtiyacımız var?
   
     ...

    Garip yaratık bu insanoğlu!
    
    ...

   

Hayatımız her anında tatlı dile güzel üsluba ihtiyacımız yok mu? Herkesin birbirine bağırarak, aşağılayarak konuştuğunu hakaret boyutuna varacak kelimeler sarf ettiğini düşünsenize... Sonu nereye gider sen düşü okur sen....

    Jenerasyon farkı etkili bu süreçte tabi ki... Gelen her yeni nesil bir önce ki neslin ahlak-i ve örf-i olgularını biraz esneterek gelir. Bu engellenebilir bir olgu değildir. Kötü bir şey değil. Ancak kalıp değerler yıkılması lazım... Özellikle küçük arkadaşlarımızın büyüklerle konuşma ve konuşmanın adabını bilerek konuşma konusunda bazı sıkıntılar mevcut ve bu sıkıntılı arkadaşların sayısı hiç az değil... 15-35 yaş grubu kanın heyecanın nirvana yaptığı dönem olarak kabul görmüştür. Bu dönemde konuşmalar daha bir dominanttır. Karşıdakini ezme ve alaycı üslubu seven dönemdir. Hepimiz yaşadık yaşıyoruz. Ailelerin de etkisi ile bu dönem çocukları kabalığı "gözü açıklık", şımarıklığı "öz güven sahibi", terbiyesizliği  "haklılık", saygısızlığı da "dönem şartları" olarak empoze edip nesilin ayarlarıyla oynuyor maalesef...
    Hala batı doğu ayrımı yapıldığı aşikar, çünkü batının çocukları doğuya nazaran daha kaba... Ve ne yazık ki batının bu kaba insanlarının çoğunluğu da sonradan görme doğu insanları... Benim için batı doğu kuzey güney fark etmez. Yeter ki büyük, küçük bilsin, konuşmasını bilsin. 
    
    Gözleriyle görmedikleri kişilere karşı yapılan saygısızlık konusuna değinmeden edinemeyeceğim. Ben özel bir şirkette çağrı merkezi operatörülüğü yapan kalıbı üzerinde denenen yüz binlerce hakaret duymuş ve yemiş bir kişiyim. Bu yüzden insanlara karşı ruhumu kaybettim. Acıma yok, merhamet yok, iyilik mi o hiç yok... Çünkü bizim bu dönem jenerasyonu bunları hak etmiyor. Karşımda, o ukala ukala konuşanlar olsa yemin ediyorum Allah ne verdiyse girerdim herhalde...
    
    Ayıp. Gerçekten çok ayıp, kimse bilerek ya da isteyerek ihtiyaçlı birine yardım etmemeyi neden istesin ki? Buna insanların (bende dahilim) birbirlerine karşı olan saygısızlık ve ukalalıkları ve yapılan kötülükler sebeptir.

    Aileler...

    Lütfen çocuklarınıza para kazanmaktan önce ahlaklı olmayı ve insanlara saygılı olmayı öğretin. Diğer kısımlar para ve eğitim hayatı bir sonra ki adımınız olsun. Ulusal medyada dönen pislikleri herkes görüp izliyor. Her gün yeni bir pislik haberi okuyoruz. 

    Her ne olursa olsun sen nasıl davranır ve yaşarsan senden olanda öyle olur bunu unutma... 

    Toplum olarak zor günlerden geçiyoruz. Devlet yaptığı zamlarla bir taraftan yükleniyor, COVİD-19 bir taraftan, Müge Anlı ablamız da diğer taraftan yükleniyor(Aslında iyi yapıyor Müge Abla olmazsa kimsenin dönen pislikleri göstereceği yok). 

    Konuşma konusu üzerine söylenecek çok şey var. Ama okuyacak ne zaman, ne de göz var...Zaten bu yazı bile gecikti. Özür dilerim.